Hatay’da 6 Şubat depreminde yaşanan acı bir olay yürekleri dağlamıştı. Nurşen Kaleş ve çocukları Fatih (18), Enes ve Melek Kaleş, Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerde Hatay’ın Antakya ilçesinde hayatlarını kaybetmişlerdi. Depremin ilk saniyelerinde oturdukları apartmanın çökmesi sonucu bu acı olay gerçekleşmişti.
Atrak Kaleş, gelini ve 3 torununun mezarlarını ziyaret etmek için Narlıca Deprem Şehitleri mezarlığına gitti. Mezar başında torunlarının ve gelininin mezar taşlarını okşayıp yaktığı ağıt yürekleri dağladı. Atrak Kaleş’in acılı sözleri ise herkesin içini burktu. “Acımız çok büyük dinmiyor. Yeni bina yapılmıştı. 1 yıllık bina, 3 saniye de çöker mi? Çöktü, 7 gün enkazın altında kaldılar. 7 günün sonunda çıkarttılar. Allah kimsenin başına vermesin, rabbim bize sabır versin. Bir gün gözyaşlarım dinmedi, hep aklımızda” diyerek yaşadığı acıyı dile getirdi.
Atrak Kaleş’in bu sözleri, olayın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala taze olan acıyı ve yaşadığı şoku gözler önüne seriyordu. Kendisi için artık geri dönüşü olmayan bir kayıp olan gelini ve torunlarının ardından duyduğu acı, her geçen gün daha da derinleşiyordu. Depremin yıkıcı etkileri ve insanların yaşadığı trajediler, insanların gözünde hiçbir zaman silinmeyecek kadar derin izler bırakmıştı.
Nurşen Kaleş ve çocuklarının yaşamlarını kaybettikleri apartmanın sadece bir yıl önce yapılmış olması, insanların güvensiz yapılaşma konusundaki endişelerini bir kez daha gündeme getirmişti. Atrak Kaleş’in sorduğu soru ise herkesin aklında büyük bir soru işareti bırakmıştı. Gerçekten de bir bina sadece 1 yıllıkken nasıl olur da birkaç saniye içinde yıkılır ve içindekilerin hayatını alır? Bu sorunun cevabı aranırken, bir kez daha yapılan binaların dayanıklılığı ve insanların güvenliği konusundaki önem ortaya çıkmıştı.
Atrak Kaleş’in yaşadığı acı, sadece kendi acısı değil, aynı zamanda birçok insanın yaşadığı acıları da temsil ediyordu. Depremlerin yıkıcı etkileri ve insanların bu tür doğal afetler karşısında yaşadığı çaresizlik, insanlığın önünde duran büyük bir sorun olarak karşımızda duruyordu. Ancak bu tür acılar, insanların dayanışma ve yardımlaşma duygularını da güçlendiriyor ve toplumların bir arada daha güçlü durmalarını sağlıyordu.
Sonuç olarak, Nurşen Kaleş ve çocuklarının yaşamlarını yitirdiği deprem faciası, insanlığın karşı karşıya olduğu doğal afetlerin yıkıcı etkilerini bir kez daha gözler önüne sermişti. Bu tür acı olaylar, insanların dayanışma ve yardımlaşma duygularını güçlendirerek toplumları bir arada daha güçlü kılmaktaydı. Ancak yapılan binaların dayanıklılığı ve insanların güvenliği konusundaki endişelerin de her zaman gündemde olması gerekiyordu.