Celalettin Can, Özgür Gündem Gazetesi’yle dayanışma için 1 günlük yayın yönetmenliği yaptığı gerekçesiyle aldığı 1 yıl 3 ay hapis cezası sonucunda Metris Cezaevi’ne gönderildi. Bu kararın arkasındaki gerekçe, KHK ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nde bir günlük nöbetçi genel yayın yönetmenliği kampanyasına katıldıkları için “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla yargılanmış olmalarıdır.
78’liler Girişimi Sözcüsü olan Celalettin Can’ın cezası kesinleştiği için İstanbul Adalet Sarayı’na gelerek cezasının infazı için teslim oldu. Ancak denetimli serbestlik talebi reddedildiği için Metris Cezaevi’ne gönderildi.
Aynı davada diğer gazeteciler de yargılanmıştı. Örneğin, Hüseyin Aykol’a 3 yıl 9 ay hapis cezası verilirken, İhsan Çaralan, Faruk Eren, Fehim Işık ve Celal Başlangıç’a verilen ceza hükmü açıklanmamıştı. Celalettin Can’a ise 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmişti ve bu ceza ertelenmemişti. Bu davada toplam 13 gazeteci yargılanmıştı.
Celalettin Can’ın Metris Cezaevi’ne gönderilmesi, KHK ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi ile dayanışma amacıyla sadece bir günlük yayın yönetmenliği yapması nedeniyle aldığı hapis cezasının bir sonucu olarak gerçekleşti. Bu olay, Türkiye’deki basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü ile ilgili endişeleri yansıtmaktadır.
Özgür Gündem Gazetesi, terör örgütü propagandası iddiasıyla kapatılan bir gazete olduğu için gazetecilerin bu davada yargılanması ve ceza almaları, basın özgürlüğüne yönelik eleştirilere neden olmuştur. Bu tür davalar, gazetecilerin haber yapma özgürlüğünün sınırlanmasına ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına dair endişeleri artırmaktadır.
Bu tür olaylar, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün korunması konusundaki ulusal ve uluslararası tartışmaların bir parçasıdır ve bu tür konuların takipçisi olmak ve dünya çapında ifade özgürlüğünün korunması için çaba harcamak önemlidir.
Metris Cezaevi’ne gönderildi. Bu olay, Türkiye’de ifade özgürlüğünün ve basın özgürlüğünün ciddi şekilde tehdit altında olduğunu gösteriyor. Gazetecilerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezalandırılması, uluslararası insan hakları organizasyonları ve basın özgürlüğü savunucuları tarafından eleştiriliyor. Bu tür olaylar, demokratik değerlerin korunması ve ifade özgürlüğünün savunulması açısından endişe verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Basın özgürlüğünün güvence altına alınması, demokrasinin sağlıklı işlemesi için önemlidir.