Günümüz dünyasında deprem kaçınılmaz bir gerçek.
Türkiye olarak deprem bölgesinde yer alsak da, bugün yıkıcı depremlerin ardında ki bilanço korktucu türde diyebiliriz.
Her biri alanında uzman jeoloji-fizik profesörlerinden peş peşe uyarılar gelirken, bazı tarihlere dikkat çekilmesi gözlerden kaçmadı.
Metropol kent olan İstanbul’da beklenen depremin 7,7 gibi oranlarla açıklanması korkuyu gözler önüne sererken, binaların can ve mal güvenliğini ne derecede karşıladığı ek tartışma konularına sebebiyet veriyor.
2023 Türkiyesi olarak karşılaşılan deprem manzaraları neticesinde yeterli önemlerin alınmadığı aşikar.
Öte yandan en geç 2025 yılına dek yaşanması beklenen büyük İstanbul depremi için Adalar fay hattının neredeyse yarısından fazlasının kırılacağı belirtiliyor.
Peki, ne yapmalıyız?
Artık neredeyse uzatmaların oynandığı deprem skalası nezdinde İstanbul’un riski semtleri arasında ikamet eden her bir bireyin bina sağlamlık raporu alması büyük önem taşıyor.
6306 sayılı riskli yapı tespiti kanunu uyarınca yapılarda gerçekleşen sağlamlık testi neticesinde gerek yapı güçlendirme ve gerekse kentsel dönüşüm gibi çözümlere gidilebilir.
Büyük İstanbul depreminin olası vahim senaryolar yaratmaması adına binanıza statik analiz ve raporlama yaptırarak risk durumunu ölçebilirsiniz.
Ek olarak yaşam alanları içerisinde yer alan tüm eşya ve ekipmanların deprem uygunluğuna esasla monte edilerek kurulması, hem can kayıplarının önüne geçilmesinde hem de kişilerin en az yara hali ile kurtarılmasında büyük rol oynamakta.
Bugün bilinen deprem gerçeklerinin çok ötesinde önemler alarak hem kendimizi hem de çevremizi olası risklere karşı hazırlayabilir, ağır bilançoların önüne geçebiliriz.