İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililer hakkında yakalama emri çıkardı. Bu karar, Türk Ceza Kanunu’nun insanlığa karşı suçlar ve soykırım suçlarıyla ilgili maddelerine dayanmaktadır. Savunma Bakanı İsrael Katz, Sınır Güvenliği Bakanı Tamara Ben Gvir, Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir ve Deniz Kuvvetleri Komutanı David Sajansr Salama da bu kişiler arasında yer almaktadır.
Başsavcılığın açıklamasına göre, bu kararın alınmasının ardında, Küresel Sumud Filosu’na katılan aktivistlerin Türkiye’de alıkonulmasının ardından başlatılan bir soruşturma yatmaktadır. Alıkonulan kişilerin serbest bırakılmasının ardından Türkiye’ye getirilerek Adli Tıp Kurumu’nda muayene edildikleri ve mağdur/müşteki olarak ifadelerinin alındığı belirtilmiştir. Elde edilen deliller sonucunda, söz konusu 37 kişinin soykırım ve insanlığa karşı suçlardan sorumlu oldukları iddia edilmektedir.
İsrail Başbakanı Netanyahu ve kabinesi, daha önce Uluslararası Adalet Divanı’nda Güney Afrika’nın şikayetiyle açılan davada da soykırım suçlamalarıyla karşı karşıya kalmış ve bu suçlamaları reddetmişlerdir. Ancak Türk Ceza Kanunu’na göre, bu suçların cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Daha önce Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC), Başbakan Netanyahu ve Eski İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında da yakalama kararı çıkarmıştı. ICC’nin Kasım 2024’te yaptığı açıklamada, bu kişilerin savaş suçları ve insanlık karşıtı suçlar konusunda cezai sorumluluk taşıdığına dair makul gerekçeler olduğu belirtilmiştir.
İsrail Başbakanı Netanyahu, ICC kararını Yahudi karşıtı olarak nitelendirirken Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, tutuklama emirlerinin uygulanması gerektiğini belirtmiştir. Bu gelişmeler, uluslararası toplumda da büyük yankı uyandırmıştır.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın aldığı bu karar, Türk yasalarının insanlığa karşı işlenen suçlara ve soykırıma karşı ne kadar ciddi olduğunu göstermektedir. Bu durum, uluslararası hukukun önemini ve etkisini bir kez daha vurgulamaktadır. Bu olay, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri de etkileyebilecek potansiyele sahip bir gelişmedir.
