Orta Doğu’da uzun süredir devam eden gerilim, Gazze Şeridi’nde yeni bir dönemin kapısını araladı. İsrail’in son hamleleri, bölgedeki dengeleri kökten değiştirebilir ve hem bölge halkının hem de uluslararası toplumun dikkatini yoğun şekilde çekiyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik kara harekâtı başlatması ve geniş çaplı bir işgale girişmesi, Orta Doğu’daki tansiyonu hızla yükseltiyor.
İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik kara harekâtını resmen başlatması, ABD basınında ve İsrailli yetkililerden gelen bilgilerle doğrulanmış durumda. Tank birliklerinin Gazze kent merkezine girdiği ve geniş çaplı bir işgal operasyonunun başladığı belirtiliyor. ABD Başkanı Donald Trump’un desteklediği bu operasyonun, mümkün olan en kısa sürede tamamlanması yönünde talepler olduğu biliniyor. İsrail hükümetinin onayladığı Gazze’nin kademeli işgal planı doğrultusunda ilerleyen operasyon, kara, hava ve topyekûn askeri gücün yoğun şekilde kullanıldığı geniş çaplı bir müdahale olarak nitelendiriliyor.
Gazze’de 16 Eylül günü yaşananlar, krizin boyutlarını gözler önüne seriyor. Gece boyunca süren yoğun hava saldırıları ve kara operasyonları, şehirde büyük bir yıkıma neden olurken sivil can kayıplarının arttığı bildiriliyor. İsrail medyasının aktardığına göre, saldırıların etkisi Tel Aviv’den dahi hissedildi. İsrailli esir aileleri rehinelerin hayatının tehlikede olduğunu belirterek endişelerini dile getiriyor. Operasyonun rehineler üzerindeki olası etkileri ise hala tartışma konusu.
Gazze’de yaşananlar sadece askeri operasyonlarla sınırlı kalmıyor, aynı zamanda insani ve siyasi boyutlarıyla da büyük önem taşıyor. İsrail’in Hamas’ın kullandığı iddia edilen binaları hedef alması, sivillerin yaşam alanlarının da tehlikede olduğuna işaret ediyor. Yoğun bombardıman sonucunda Gazze’nin büyük bir bölümü yıkıma uğramış durumda. Hamas cephesi ise rehinelerin canlı kalkan olarak kullanılacağı iddialarını reddederek İsrail’in politikalarını eleştiriyor.
Gazze’deki insani kriz derinleşirken, İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalar şiddetleniyor. Uluslararası toplumun barış için acil adımlar atması gerekliliği her geçen gün daha da belirginleşiyor. Orta Doğu’da yaşanan bu gelişmeler, bölgede uzun vadeli istikrarın sağlanması için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
