Türkiye'nin, Rusya'dan S-400 hava savunma sistemini satın alması, uzun vadeli stratejik bir hata olarak değerlendirilmektedir. Bu adım, ülkenin savunma endüstrisi ve uluslararası ittifakları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Alan Makovsky'nin değerlendirmesi, Türkiye'nin 2,5 milyar dolara mal olan ancak hiç kullanılmayan S-400 sistemini alarak, 100 adet F-35 savaş uçağını ve F-35 programındaki ortak üretici konumunu kaybettiğine işaret etmektedir.

S-400'ün Bedeli: F-35 ve Ortak Üretim

Türkiye'nin S-400'ü tercih etmesi, sadece maddi bir yük değil, aynı zamanda stratejik bir kayıp anlamına gelmiştir. Alan Makovsky'nin belirttiği gibi, Türkiye'nin bu kararı nedeniyle elde edemediği 100 adet F-35 savaş uçağı, ülkenin hava savunma kabiliyetini önemli ölçüde etkilemiştir. F-35, modern hava savaşı için vazgeçilmez bir unsurdur ve Türkiye'nin bu kaybı, gelecekteki savunma operasyonlarını olumsuz etkileyebilir.S 400 Kararı Türkiye'nin Savunma Stratejisi Sorgulanıyor

F-16 ve İsveç Seçeneği

Makovsky'nin vurguladığı bir diğer önemli nokta ise Türkiye'nin, S-400 anlaşması öncesinde ABD'den F-16 savaş uçakları satın alma girişimiydi. Ancak, ABD yönetiminin Türkiye'ye yaptırımlar uygulaması ve Savunma Sanayi Başkanlığına yönelik kısıtlamalar, bu anlaşmanın gerçekleşmesini zorlaştırdı. İsveç'in NATO üyeliği gündeme gelmediği sürece, Türkiye'nin F-16'ları alma şansı düşük görünüyordu. Erdoğan'ın İsveç'e olan onayı geciktirmesi, Türkiye'nin F-16'ları elde etme potansiyelini daha da azalttı.

Biden İle Yeni Bir Dönem

Milli Savunma Bakanlığı, bu onayın olumlu etkilerini vurgulayarak, Türkiye'nin hava savunma kabiliyetini güçlendirmek adına atılan bir adım olarak açıklamıştır.

İsrail Polisi'nden TRT Haber ekibine müdahale İsrail Polisi'nden TRT Haber ekibine müdahale

Türkiye'nin S-400 tercihi, gelecekteki savunma stratejileri açısından önemli dersler içermektedir. Ülke, sadece maddi yatırımları değil, aynı zamanda uluslararası işbirliklerini ve ittifakları da göz önünde bulundurmalıdır. Türkiye'nin, savunma tercihlerini yaparken daha dikkatli ve stratejik bir yaklaşım benimsemesi, gelecekteki güvenlik zorluklarına daha iyi hazırlanmasını sağlayacaktır.

Editör: Kader GÜL